Realizm, edebiyat, sanat ve felsefede bir akım olarak bilinir ve 19. yüzyılda Fransa’da gelişti. Realizmin özü, gerçekçilik, alaycılık ve soyutlama arasındaki dengeyi koruyarak, hayatın gerçeklerini gözlemleyip, öykülerin ve tabloların gerçek hayatta geçtiği yerlerden ve durumlardan ilham aldı. Realizm, daha önceki anlatıcı ve romantik akımlara karşılık olarak, olayların gerçek hayatta olduğu gibi aktarılmasının önemini vurgulamıştır. Aynı zamanda, realizmin özünde, gerçek insanlar hakkında soğukkanlı açıklamalar, anlayışlı bir dille anlatılan olaylar ve yaşamlar yer alıyor. Realist yöntemin temeli insan ahlakını, yaşam koşullarını, toplumsal değerleri ve toplumu yargılamamak olarak tanımlanıyor. Gerçekçi yöntemin çok yönlü olması nedeniyle, edebiyat, sanat ve felsefi olayların oluşumunda araştırmacı, kültürlü ve özgür bir çerçeve oluşturmuştur. Realizm, bir öykü veya tabloda kahramanların üretim süreçleri ve karşılaştıkları zorlukların birçoğunu yansıtır. Realizmin, karakterlerin psikolojik yapısının veya bu çabalarının ortaya konmasının önemli olduğu düşünülmektedir. Realizm, tablonun daha derin anlamını keşfeden yoğun bir tarzdır. Realizmin kendine özgü özelliklerinden biri, bireylerin yaşamı ve çevresindeki olayların nasıl hissedildiğini göstermesidir. Bu teknik, kişinin, bireyin ve toplumun deneyimlerinin daha iyi anlaşılmasını sağlamak için kullanılır.
Bu kelime genellikle reğalist şeklinde yanlış yazılmaktadır. Doğru kullanımı realist şeklinde olmalıdır.
Doğru yazımı:
reğalist (Yanlış kullanım)
realist ✓ (Doğru kullanım)
Cümle içinde örnek kullanım:
“Kukla oyunu realist bir yansıtma değil.” – Haldun Taner